MAĞDUR ÇOCUĞUN İFADESİ (YETİŞKİNLER DÜNYASINDA ÇOCUK)

YETİŞKİNLER DÜNYASINDA ÇOCUK

     Ben de çocuk oldum. Köy öğretmeniydi babam. İlçeye maaş günlerinde ailece gittiğimiz olurdu. Dönüş dolmuşuna yetişmek için kısıtlı zamanımız koşturmacayla geçerken lokantaya gitmek işin en eğlenceli tarafıydı benim için. İlkokul çağlarında olduğumu hatırlıyorum. Annem ve babam yarım kalan işleri yetiştirme gayretindeydi. Aramızda yaş farkı dahi olmayan ablamla çok acıktığımız anlaşılınca başbaşa bırakmışlardı lokantada. Siparişlerimizi de söyleyip gittiler. Siparişler bir süre gecikmişti. Ablamla, garsona kendimizi hatırlatmak için kimin sesleneceği konusunda birbirimizi cesaretlendirmeye çalışıyorduk. Karnım öylesine acıkmıştı ve yemek kokuları öylesine davetkardıki. Söz konusu yemek olunca sabırsızlığım cesaretimi tetikledi ve garsona seslendim. Ama kısık sesle ve duyacağından kendim bile emin olmadan. Duydu. Biraz sonra gelen yemeğin tadı sadece damağımda değil duygularımda da yer etmiş olacak ki hiç aklımdan çıkmadı bu sıradan yaşanmışlık. Şimdi düşündüğümdeyse; kendimi alışkın olmadığım ortamda, tanımadığım bir yetişkine karşı ifade etme becerisini göstermenin çocuk gururundan başka birşey değildi lezzetli olan ve kalıcılık bırakan.

        Konuşma, kendini ifade etme istek ve becerisi; konu, kişi, ortam gibi değişkenlere göre farklılıklar gösterir. Gündelik yaşantımızda sıkıntılarımızı en yakınımızdakilerle paylaşırken dahi zorlandığımız anlarla karşılaşırız. Arkadaşımıza onunla yaşadığımız bir sıkıntıyı ifade ederken, anne-babamıza özel hayatımızdaki olumlu-olumsuz gelişmeleri anlatırken ya da doktora hastalığımızın ayrıntılarından söz ederken, amirimizden ya da patronumuzdan izin isterken...

     Topluluk önünde veya özelleştirilmiş bir ortamda konuşmak gündelik yaşamın gerektirdiği konuşmanın ötesinde kazanımları gerektirir. Kişinin fikirleri zihinde iyi analiz edebilmesi kendisini ifade edebilmesini kolaylaştırır. Sosyal, kişisel uyumu olan, aktif ve özgüven sahibi bireylerin toplum önünde kendilerini ifade etme rahatlık ve becerileri, bu davranış örüntülerine sahip olmayan bireylerden daha önde olacaktır.
Birey olma yolunda elde edilecek sözü edilen kazanımların çocukluk dönemlerinde temellendiği düşünüldüğünde; çocuğun bulunduğu yaşı ve yaşı gereği sahip olacağı zihinsel, psikoseksüel, fiziksel, psikososyal vb gelişim özellikleri göz önünde bulundurulmalıdır.

     Kendisine birey olarak değer verilen ortamda yetişen çocukların özerklik, girişimcilik, kendini gerçekleştirme açısından daha yeterli olduğu, kendini gerçekleştirmiş bireylerin toplumda daha rahat ve akıcı üslûplarının olduğu düşünülürse, üç yaşından itibaren cümleler kurmaya başlayan çocuğun bu yaştan itibaren düşündüklerini özgürce ifade etmesine izin verilmesinin önemide kendiliğinden ortaya çıkmaktadır.

Ya bu çocuk Adli bir olay neticesinde suç mağduru olarak karşılaştığımız çocuksa?

         Adli vakalarda, mağdur çocuk yasal sürece hazırlık aşamasında emniyet birimleri ve soruşturma aşamasında savcılıkta (ifade alımı), kovuşturma aşamasında mahkeme (duruşma) ortamlarında dahil olmaktadır. Adliyede görevli meslek elemanı olarak; mağdur çocukların ifadelerinin alınmasının ya da Uzmanla yapacağı görüşmenin adliye koridoru, duruşma salonu, mahkeme kalemi, savcılık ifade odaları, savcı odası ortamlarında gerçekleştiği/gerçekleşmesinin beklendiği durumlarla karşılaşıyoruz.
      Mağdur çocukların ifadelerine genellikle; cinsel istismar, taciz, hırsızlık, kapkaç, gasp, yaralama, şiddet, trafik kazası, aile içi şiddet, dilencilik, çocuğun çalıştırılması... gibi konularda başvurulduğunu görüyoruz.
       Bu ortam ve adli konu içerikleri göz önünde bulundurulduğunda, henüz birey olma yolundaki adımları atmakta olan çocuğun kendisini bizim istediğimiz anda ifade etmesi beklenmemelidir. İfade etmesini beklediğimiz konu içeriği, elde etmek istediğimiz bilgiye dönük kavramları algılama yeteneğine sahip olması, gelişimsel kapasitesi ile birlikte çocuk için uygun şartların oluşturulması şarttır.
Mağdur çocuğun içinde bulunduğu gelişim düzeyi, travmatik yaşanmışlıkları ve psikolojik durumunu göz önünde bulundurduğumuzda; ona yöneltilecek soruların, kullanılacak dilin ve tavrın özenli olması çocuğa ikincil mağduriyet yaratılmaması adına ayrıca hassasiyet taşımaktadır.

Mevcut kanun ve yönetmeliklerin yeterliliği ve uygulanılırlığı, handikapları

1- Ceza Muhakemesi Kanununun 239. maddesinin 2. fıkrası (CMK 239/2) gereğince mağdur çocuk için avukat görevlendirilmesi

Kanun koyucu mağdur çocuğun hukuki haklarını korumak adına çocuğun istemi aranmaksızın avukat görevlendirilmesini zorunlu kılmıştır. Karşılaştığımız vakalarda Baro tarafından görevlendirilen avukatların zaman zaman mağdur çocuk ya da çocuğun yakınları ile kontakt kurmadığı, mağdur çocuk ile görüşme yapacağında nasıl davranacağı ya da davranması gerektiği konusunda tereddüt yaşadığı durumlarla karşılaşılmaktadır. Mağdur çocuğun, hukuki haklarını savunmak üzere görevlendirilen avukatı ile güven ilişkisinin kurulması bunun için ön görüşme yapılması önemlidir. Bu nedenlerle avukatlar, mağdur çocukla görüşme teknik ve yöntemleri konusunda gerekli donanıma sahip olmalıdır.

2- CMK 236/2 gereğince mağdur çocuğun soruşturma veya kovuşturma aşamasında bir kez dinlenmesi ve ifadesinin görüntülü ve sesli olarak kaydedilmesi

Mağdur çocuğun olay nedeniyle birden çok defa ifadesinin alınmasının çocukta yaratacağı olumsuz etkiyi gidermek isteyen kanun koyucu, çocukların bir kez dinlenmesi esasını kural olarak benimsemiştir. Ceza yargılamasının yüze karşılık ilkesinin sağladığı teminatlara da önem veren kanun, bu kapsamda dinlenen mağdur çocuğun ifadesinin görüntülü ve sesli olarak kaydedilmesini bir zorunluluk olarak kabul etmiştir.
Hal böyleyken mağdur çocuğun özellikle hazırlık aşamasındaki ifadesinin görüntülü ve sesli alınmaması nedeniyle defaatle ifadesine başvurulduğu görülmektedir. Mağdur çocuğun ifadesinin hazırlık aşamasında, olayın hemen sonrasında alınmasının önemiyle birlikte, kovuşturma aşamasındaki ifadesinin her zaman ve olay için aynı açıklık, netlik ve ayrıntıları içermesi beklenmemelidir.

3-Adli Görüşme Odaları (AGO)

24/02/2017 tarihinde imzalanarak yürürlüğe giren Adli Görüşme Odaları Yönetmeliği'nde de belirtildiği üzere "öncelikli olarak çocuğun üstün yararı ilkesi uyarınca çocuk dostu adli usullerin işletilmesini, adli süreç içinde yer alan mağdur, tanık ve suça sürüklenen çocuklar ile cinsel suç, aile içi şiddet mağdurları ve diğer kırılgan gruba dahil mağdurlarla uygun ortam ve yöntemle görüşme yapılmasını, ikincil örselenmenin önlenmesini, korunma ihtiyaçlarının tespitini ve ilgili hizmetlere yönlendirilmesini sağlamak üzere adliyeler bünyesinde " AGO kurulmuştur.


AGO mağdur çocuğun ifadesinin Adli Görüşmeciler (Pedagog, Psikolog, Sosyal Hizmet Uzmanları) tarafından birebir görüşme yöntem ve teknikleri ile ifadelerinin ikincil örselenmeye fırsat vermeyecek şekilde düzenlendiği yapıdadır. Adli Görüşmeci mağdur ile görüştüğü esnada Hakim, savcı, avukatlar vb görüntülü ve sesli olarak ifadeyi başka ortamda takip edebilirken Adli Görüşmeci ile mikrofon ve kulaklık aracılığı ile iletişim kurulması olanağı bulunmaktadır. Bütün ifade süreci görüntülü ve sesli olarak kayıt altına alınabilmektedir. Böylece hukukun gerektirdiği şekli ile çocuktan aranan soruların yanıtları, profesyonel görüşmeci tarafından ikincil örselenmeye fırsat vermeden çocuğun yaşı ve gelişim seviyesine uygun hale dönüştürülerek alınabilmektedir. 

Mahkemelerce AGO larda ifade alınması henüz yeterince tercih edilmese de yasaların izin verdiği bu sistemin kullanımının yaygınlaştırılması ile bu konuda sisteme dahil meslek elemanlarının gerekli duyarlılığı göstermeleri çocuğun yüksek yararına olacaktır.

4- CMK 236/3 gereğince mağdur çocuğun tanık olarak dinlenmesi sırasında psikoloji, psikiyatri, tıp veya eğitim alanında uzman bir kişi bulundurulması

Mağdur çocuğun ifadesinde neden Uzman "bulundurulmalıdır" ?
CMK 236/3 gereğince görevlendirilen uzman kişinin görev, yetki ve sorumluklarının kanunda ya da bir yönetmelikte net bir şekilde belirtilmemiş olmasının olumsuz sonuçlarıyla halen karşılaşmaktayız. Öyle ki kanunda geçen "bulundurulması" ifadesi ile uzmanlar; yalnızca duruşma sırasında mağdur çocuğa eşlik eden, yanında duran, kanunda belirtildiği için zorunlu olan, bunun haricinde bir işleme dahil olması uygun görülmeyen görevliler olarak algılanmaktadır.

Uzman kişinin mağdur çocuğun yanında "bulundurulması"ndaki amaç;
  • Çocuğun yaşadığı olaydan sonra ikincil örselenmesini önlemek
  • Çocuğa adalet sistemindeki işleyişi anlatmak,
  • Duruşma/soruşturma koşullarını anlatmak,
  • Çocuğa tanınan hakları hatırlatmak,
  • Çocuğu ruhsal ve fiziksel olarak ifade vermeye hazırlamak,
  • Çocuğun hazır durumda olup olmadığını tespit etmektir.
Bu nedenle uzman duruşma öncesinde mağdur çocukla görüşme yapmalı, sağlıklı görüşme yapılabilmesi için uygun koşullar sağlanmalıdır. Uzmanın mağdur çocukla ilgili yapacağı değerlendirmeler ayrıca dikkate alınmalı, ifade alma şartları bu değerlendirmeler dikkate alınarak düzenlenmelidir.
Uzmanlar mağdur çocuğun ifadesinde yalan söyleyip söylemediğini değerlendirebilir mi?
Duruşmalarda, mağdur çocuk için bilirkişi olarak görevlendirilen uzmanlardan, mağdur çocuğun yalan söyleyip söylemediği yönünde görüşünü belirtmesi beklenmektedir.
Çocuğun soruşturmaya/davaya konu olayla ilgili yaşanmışlıklarının geniş çerçeveli düşünülmesi gerekir. Çocuğun olay sonrası yaşadığı travmatik süreç ve karşılaştığı olayın etkisini en az indirgemek için zihnin olayı unutmaya zorlamasının, aktarımlarında eksiklere yol açacabileceği, anlatımlarında zaman ve mekandaki süreksizliğin yalan söyleme ya da tutarsızlık olarak değerlendirilemeyeceği, bunun çocuk belleğinin travmatize edici olayları bilince çağırma biçimi ile ilgili olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.

Bilimsel olarak bir kişinin doğruyu söyleyip söylemediğinin kesin olarak anlaşılması mümkün değildir. Duruşma şartlarına hazırlamak için yapılan görüşme ve dava dosyasındaki kısıtlı bilgilerle bu durumun anlaşılması ve yorum yapılması beklenmemelidir. Ancak verilen ifadenin, çocuğun yaşı ve gelişimi ile ilgili uyumlu özellikler taşıyıp taşımadığı hususunda değerlendirme yapmak mümkün olacaktır.

Mağdur çocuğun ifadesi sırasında sanık duruşma salonunda olmalı mıdır?
Sanığın duruşma salonunda kalması konusunda zaman zaman ısrarlı yaklaşım sergilendiği durumlarla karşılaşıyoruz. Konuya bir de mağdur çocuk çerçevesinden bakalım.
Mağdur çocuk kendisine karşı eylemi gerçekleştiren sanık ile karşılaşması halinde; travmatik olay geçmişi ile birlikte olay sonrası gelişen psikososyal stres ve çatışmalar, duruşma salonu şartları vb nedenlerle olayla ilgili bütün ayrıntılara yer veremeyecek, kendisini yeterli rahatlık ve açıklıkla ifade edemeyecektir.

Ya sanık çocuğun bir yakını, olay nedeniyle korkmasına neden olan kişiyse? Bu durumda çocuğun kendisinden çok çevresindeki kişilerin ne düşündüğüne odaklanacağı ve böylece çekingen bir konuşma sergileyeceği söylenebilir. Bunun aşılması ise elbette ki çocuğun değerli olduğunun, ne düşündüğünün çevresindekiler için önemli olduğunun bilincinde olması yönünde tavırlarla mümkün olacaktır. Aksi bir ortamda konuşmasına utangaçlıkla birlikte heyecan ve korku unsuru eklenecek ve ifadesi ne çocuğu ne de dinleyiciyi (hakim,savcı,avukat,uzman vb) tatmin etmeyecektir. Olağan hayat akışında sanığın duruşma dışında mağdur çocuğun hayatında olmaya devam edeceği, karşılaşacakları ve bu durumun mağdur çocuğun ifadesine heyecan ve korku unsuru olarak yansıyacağı göz ardı edilmemelidir.

Mağdur çocuğun duruma odaklanabileceği düzeyde ifade verebilmesi rahat olduğu, herhangi bir tehdit algılamadığı ortamda daha etkili gerçekleştirilir. Nitekim mağdur çocuk konuştuklarına ya da ne konuşması gerektiğine odaklanmaktan çok karşısındaki kişilerin kendisi hakkında ne düşündüğüne ya da nasıl tepki vereceklerine odaklanacağından, konuşması da belirsiz ve anlaşılmaz bir hâl alabilir. Bunun önlenmesi de mağdur çocuğun kendine olan güveninin tam olarak sağlandığı, düşüncelerinin karşısındaki kişiler için de önemli ve gerekli olduğunu düşündüğü, ifade alımının onun cezalandırılmasına neden olmayacağınının hissettirildiği bir ortamla mümkündür.

Tüm bu nedenlerle birlikte önceliğin "çocuğun yüksek yararı" olduğu düşünülerek, mağdur çocuğun tanıklara ilişkin hükümlerden yararlanması gerektiğinden hareketle CMK 200/1 maddesi (Sanığın yüzüne karşı suç ortaklarından birinin veya bir tanığın gerçeği söylemeyeceğinden endişe edilirse, mahkeme, sorgu ve dinleme sırasında o sanığın mahkeme salonundan çıkarılmasına karar verebilir) uygulanmalı ve sanıkla mağdurun yüzleştirilmesi zorunluluğu ön plana çıkarılarak gerçekleşen itirazlar karşılığı olarak da aynı yasa maddesinin 2. fıkrasında "Sanık tekrar getirildiğinde, tutanaklar okunur ve gerektiğinde içeriği anlatılır" hususu göz önünde bulundurulmalıdır.

Çocukluğuma dönüyor ve lokantada siparişimin bir an evvel getirilmesini istemeye çekindiğimde neler hissetmiş olduğumu farkediyorum. Bunda mesleğimin etkisini yadsıyamam ancak hepimizin bir tarafında, çocukların hangi durumda neler hissedebileceğine dair empati kurabilecek bir çocuk kaldığına inanıyorum.
Mesleki tecrübelerimde öyle görüyorum ki; içinde bulunduğumuz kurumun sosyal olarak katogorize edildiği yer ve ağırlık, biz adalet sistemi çalışanlarını yetişkinler dünyasını temsil etme zorunluluğunda hissettiriyor. Bu durumda yetişkinler dünyasına zaman zaman dahil olan çocuklardan da yetişkinlermiş gibi geribildirimler almayı bekliyoruz. Onlara çocuk dünyasından bakıp yaklaşılması, adalet sisteminin hayatlarında acı bir tat olarak kalmaması dileğiyle...

Yararlanılan Kaynaklar:
Kastamonu Eğitim Dergisi- Mayıs 2010 -Cilt:18 No:2 - Konuşma Eğitiminde Benmerkezci Konuşmaya Yönelik Bir Deneme - Tazegül Demir

Sosyal Çalışma Görevlileri Eğitim Programı El Kitabı- Ankara 2011

Çocuk Adalet Sistemi Çalışanları Eğitim Programı-Sosyal Çalışma Görevlileri İçin Eğitim Kitabı-Ankara 2013

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

FLU

PAŞA

ÇOCUKLARIN AİLE MAHKEMELERİNDE DİNLENMESİ VE İDRAK ÇAĞI (1)