İZ BIRAKANLAR UNUTULMAZ
İZ BIRAKANLAR UNUTULMAZ
İlk çocukluk yıllarım. Robin Hood, William Tell ve tabii ki Cüneyt Arkın. Okçu kahramanlarımızdı. Komşunun köpeği bir çok kişiyi ısırmaya, herkese havlamaya başlayınca onu yok etme planları ile ok ve yay yapmaya başladık kuzenlerle. Okların ucunun delici etki yaratması için sivri ve metal bir şeyler bulup takmak gerekiyordu. Gazoz kapaklarını düzleştirip külah yaptığımızda sivrilen kısmı okun uç tarafına gelince işimizi görecekti güya. Dam, bizim kalemizdi. Silahlarımızı orada, güvenli olduğumuz yerde hazırlıyorduk. Aşağıda unuttuğumuz okları almak için güvenlik sınırlarını aşacak bir yiğit aranıyordu. Damdan inerken takılıp, içi yarım su dolu yalağa düşmemden yadigar sol kaşımdaki dikiş izleri, bu anıma daima selam çakmama vesiledir. Bu izin hep kalacağını ve çirkinleştiğimi düşünürdüm, sevdalandığım kadınlar izin bana yakıştığını söyleyinceye kadar.
İlkokul sıralarında, köy okulundan gelip şehir okuluna başlamanın uyum sürecini yaşadığım onlu yaşlarımın başı. Öğretmenimiz öğrenci kümeleri oluşturmuş, sıra düzenimiz buna göre belirlenmişti. Haliyle yakın arkadaşlıklar genelde küme içinde kuruluyor, burada daha çok zaman geçiriyor, yeri geldiğinde kalemimizi, silgimizi, kitabımızı arkadaşlarımızla paylaşıyorduk. Karşı cinsle iletişim, ufak temaslar ve paylaşımlar bir süre sonra duygusal akışa dönüşüyordu.
Şehirdeki ilk platonik aşkıma tutulmam böyle başladı. Kendimi ona ifade etmem benim için namümkündü. Ancak en ufak temasın dalgalar hatta fırtınalar yarattığını dün gibi hatırlıyorum. Sınıfta bana sürekli gıcıklık ve bulaşıklık yapan erkek çocuğunun, ben o sınıfa gelmeden önce o kıza aşık olduğunu sonradan öğrendim. Çocuğun, "O kızın peşini bırak. Ben seviyorum." un yansımalarını bu defa şiddet olarak göstermeye kalkışmasıyla hayatımdaki nadir dövüş anlarından birini yaşamıştım. Ben de kızı kavga edecek kadar seviyorsam demek ki.
Bir gün aşık olduğum kız yanağımda gamzem olduğunu iddia etti. İddia etti çünkü yok öyle bir şey. Düşünsenize bir sabah uyanmışsınız ve yanağınızda gamze çıktığını fark ediyorsunuz. Hayır, böyle bir şey mümkün olsa fark edebilecek kadar aynayla barışık olduğum yaşlardayım henüz. Her sabah aynaya bakıp"Allah kahretsin bugün de çok yakışıklıyım." dediğim günler neticede. O kız, bu iddiayı ısrarla sürdürüyor, gülümsediğimde daha belirgin olduğunu söylüyor, muhabbet uzadıkça benim hoşuma gidiyor ve gerçekten bir gamzem olması için tanrıya yalvarıyordum. Ya parmağının ucuyla gamzeme dokunup yerini belli ettiği yer. Bak tam da şurası. Unutulur mu hiç?
Okul çıkışı bu yakınlaşmayı ablama da anlatacak kadar mutluydum. Ablamın "Dön bi bakalım. Haaaaaa... Bu kız, annemin yanığını sıkıp morarttığı yerini gamze sanmıııııışşşş." Demesiyle yıkılmıştım.
Görülmeyen yaralarımın izleriyle hayatımda var olan tüm kadınlara...
Yorumlar
Yorum Gönder